Bu kitap, doğduktan 12 gün sonra bir hastanenin kapısına bırakılan ve yirmi dokuz yaşına kadarki kısa ömründe hapishanelerden tecavüzlere kadar pek çok sıkıntıyı ama bunların yanında aşkı da yaşamış Albertine Sarrazin'in yaşamını anlatıyor. Dolayısıyla, yazarın yaşam öyküsünden söz etmek aynı zamanda kitabın konusu hakkında yazmak anlamına da geliyor.
Anne ve babasının kimliklerini hiçbir zaman öğrenemeyen Albertine Sarrazin iki yaşına ulaşınca yaşlı bir doktor ve eşine evlatlık olarak verilmiş. Bu yaşlı çifte hiçbir zaman ısınamayan Albertine gönderildiği yatılı okulun disiplinine de alışamamış, bu liseden kaçmış ve ardından ıslahevine kapatılmış.
Bir müddet sonra ıslahevinden de kaçan ve otostopla Paris'e ulaşan Albertine burada açlık, sefalet ve serserilik dünyasının çemberine girmiş. Bir mağaza soygunu sırasında arkadaşıyla birlikte yakalanmış ve yedi sene hapse mahkum olmuş.
Çocuk yaştaki genç kızların bu dramı ülke çapında yankı uyandırmış ve basında haklarında çeşitli yazılar çıkmış. Albertine Sarrazin bu yarı hapishane yarı okula da fazla dayanamamış ve 20 yaşındayken buradan da kaçmış.
Albertine Sarrazin hapishaneden kaçarken on metre yüksekliğindeki duvardan atladığı sırada -kitaba adını da veren- aşık kemiği kırılmış. O esnada tesadüfen oradan geçmekte olan ve o noktadan sonra kaçmasına yardım eden Julien Sarrazin ile tanışmış.
İşte kitap da bu noktada başlıyor. Kaçış esnasında aşık kemiğinin kırılması, ardından orada karşılaştığı Julien'in yardımı ile Paris'e kaçmasının ardından olayların bir buçuk senelik macerasını Albertine Sarrazin'in ağzından okuyoruz.
İki kaçağın özellikle Albertine'in başından geçenler okuyucunun yüreğini burkuyor. 1950-1960 yıllarında yaşanan olaylar hem kitabın kahramanları ve hem de olayların geçtiği ortamlar hakkında okuyucuyu bilgilendirirken genç yaşta suçlu damgası yemenin ve hüküm giymenin ne kadar zor olduğu hakkında da bize bir fikir veriyor.
Yirmi yaşlarında kaçak olarak yollara düşen ve saklanacak yerler arasında günleri geçen Albertine Sarrazin çektiği tüm sıkıntılara ve isyankâr ruhuna rağmen ümidini hiç kaybetmez. "Cezaevindeyken de sık sık söylediğimiz gibi, yarın bizimdir!" diyen Albertine'in genç yaşına karşın düşünce tarzının zenginliği dikkat çekiyor.
Dramatik ve kısa hayatına 3 roman sığdırmayı başaran Albertine Sarrazin'in ilk eseri olan Kemik (L'Astragale) dramatik bir sonla bitiyor ancak bu sonda her şey bitmiş değil. Albertine'in ümidi yakalandığında dahi devam ediyor.
Kemik (L'Astragale) ilk sayfalarından itibaren beni içine çekti. Gerçek bir yaşam öyküsü olması bunda en büyük etken. Albertine Sarrazin'in dünyaya kafa tutan samimi dili bunda en büyük etken. Polisiye veya macera romanı olmamasına rağmen Kemik kendisini merakla okutuyor.
Hiç yorum yok