Page Nav

Kitap incelemeleri:

latest

995 km / Murathan Mungan


995 km / Murathan Mungan

Ağırlıklı olarak şiir, öykü ve tiyatro oyunları ile tanınan bir yazar olan Murathan Mungan’ı uzun bir süredir okumak istiyordum. Bir taraftan da basım tarihi yeni olan bir kitabı inceleyerek güncel bir roman incelemesi yayınlama amacım vardı. Tam o sıralarda Mungan’ın 995 km adlı kitabının bir iki gün içerisinde çıkacağını gördüm ve hemen sipariş verdim. Elime geçer geçmez okumaya başladığım kitabı iki gün içerisinde de bitirdim.

Benim yaştakilerin çocukluğu ve gençliği dönemlerine denk gelen 1990’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetleri merkezine alan 995 km, arka kapağındaki tanıtım yazısında “kara polisiye” olarak nitelenmiş.

Kitap iki ana kısımdan oluşuyor. Romanın kabaca ilk yarısını oluşturan Birinci Kısım, faili meçhul cinayetler işleyen bir tetikçinin gözünden yazılmış kendine özgü başlıklara sahip 15 bölüm içeriyor. İkinci Kısım ise -son üç bölümünde yine tetikçi merkezinde olmak üzere- romanın diğer karakterleri çerçevesinde 11 bölümden oluşuyor.

995 km - Birinci Kısım:

Dar Sokaklar
Otel Lobisi
Bir Tarlanın Kıyısında
Birinci Otobüs
Hamam ve Kahve
Antep Sokakları
İkinci Otobüs
Emanet Beden
Mahpes
Sinyal Mevki
Hoca Kapısı
Ecel Beşiği
Üçüncü Otobüs
Garip Bir Karşılaşma
Kan Soğuk Kalp Ateş

995 km - İkinci Kısım:

Umut’un Evindeki Gece
İp Üstü Bıçak Sırtı
Masanın Etrafı
Motosiklet Arkasında
Göktürk
Rojda’nın Dosyasındakiler
Filigran
Son Dakika
Selamet Çay Ocağı
Su Farkı
Her Şey ve Bir An

Bölümler tetikçinin ağzından veya diğer karakterlerin gözünden anlatılıyor dedim ancak olaylar üçüncü şahıs tarafından anlatılırken bazen ve birden karakterin gözünden anlatılmaya başlıyor. Bu üslup roman boyunca aynen devam ediyor. Böylece reel dünyanın gerçekleri karakterin duygularıyla karışık biçimde okura anlatılıyor. Neticede bu kitap gizemli bir cinayetin  adım adım çözüldüğü bir Sherlock Holmes polisiyesi değil. Karakterler üzerinden bir dönem anlatılıyor.

995 km romanı, adeta olayların geçtiği dönemin belirsizliğini temsil edercesine “tetikçi”, “eğitmen”, “hoca” gibi karakterler çevresinde dönüyor. “Patlak gözlü milletvekili”, “tonton başbakan” ve “Küçük Ağa dedikleri o bodur vali” gibi ifadeler de o günleri bilenlerin bazılarını hemen hatırlayacağı dönemin siyasi kişiliklerini tanımlıyor.

Murathan Mungan yakın tarihli bir röportajında bu romanın dosyasının uzun yıllardır masasında beklediğini ifade ediyor. O döneme ait biriktirdiği bilgilerin bir dökümü olan 995 km, Mungan’ın tüm dosya içeriğini adeta sergilediği bir çalışma gibi.

Romanda bir okur olarak benim ilk dikkatimi çeken şeylerin başında, Mungan’ın bir romanda tehlikeli olan uzun cümlelerin altından başarıyla kalkmış olması geliyor. Belki bir şair olmanın getirdiği ustalıktır bilemiyorum ama uzun cümleleri tekrar tekrar başa dönme ihtiyacı duymadan akıcı bir şekilde okumak keyifli bir detay. Okunması kolay uzun cümlelerin uzun zaman ve çokça emek ürünü olduğunu unutmamak lazım. Roman içine serpiştirilmiş kimi şiirsel ifadeler de yazarın şair kimliğinin ifadeleri.

Diğer taraftan, “Hesapta olmayan bir durumla karşılaşırsan jandarma bölgesine geçmeye bak, polis istese de seni oradan alamaz. Jandarma bölgesiyle polis bölgesi arasındaki yetki çekişmeleri meselesini biliyorsun, zaten onun için bu temiz yoldan yönlendiriyoruz seni. (s.23)” gibi cümlelere de sıklıkla rastlamak bir okur olarak canımı sıktı. “Jandarma bölgesine geçmeye bak” bölümünden sonraki tüm yazılanlar adeta okurun aklına hakaret gibi. Bir çocuğa açıklar gibi 2-3 açıklama cümlesinin peş peşe geldiği bu tür cümleler bir romana yakışmıyor.

Tetikçiden söz ederken “Daha sonra geniş bir masa üstüne yayılmış bu fotoğraflarda ikisini de kafalarının keçe uçlu kırmızı kalemle daire içine alınarak işaretleneceğini nereden bilebilirdi ki... (s.58)” ve yine tetikçi örgüte sızınca “İçerideyim. (s.140)” diye mesaj göndermesi de Hollywood film sahnelerini çağrıştırıyor. Keçe uçlu kırmızı kalemle resim işaretlemek ve “I am in” tercümesi ifadeler gibi tüm bu -bence fazla açıklamalar- sanki günümüzün genç okuyucuların da olayları anlaması için yazılmış gibi geldi bana. Bu şekilde okuyucuyu ön plana alarak yazmak bence eksi bir puan.

Bu detaylara neden takılıyorsun diyebilirsiniz. Bunun nedeni kitapta geçen şu cümle: “Burada işler, o severek okuduğu John Le Carre romanlarındaki gibi  yürümüyordu maalesef! (s.191)” John Le Carre romanlarından birini bile okumuş bir yazarın, kitabında yukarıda sözünü ettiğim türden gereksiz açıklamalara yer vermeyeceğini düşünüyorum.

Bunlar eleştirdiğim yönler. Murathan Mungan’ın romanını okurken hoşuma giden ustalık kokan pek çok satır da var:

Öldürdüğü adamın, geçmişte çocukluğunda “.. avucunu şekerler doldurduğunu, sonra da başını okşayıp geçtiğini hatırlıyor. Farkında olmaksızın eli başına gidiyor.” (s.37)

Bir diğer örnek: Tetikçi, dilsiz bir tezgahtarla bilgi alışverişi yaparken işaret dili aracılığıyla bir çocuk aracılık yapıyor. Dilsiz tezgahtar bu iletişim esnasında hep çocuğa doğru konuşuyor ve cevapları da yüzü çocuğa dönük olarak dinliyor doğal olarak. Ve dilsiz tezgahtar konuşmanın sonunda adres bilgisi içeren bir kağıdı tetikçiye vereceği sırada; 

“Önce yanılıp çocuğa verecek gibi oldu, son anda hatasını fark etti, doğrudan ona uzattı...” (s.81). Bu sahne oldukça duygusal bir detaydı. Romanlarda bu tür insanî detayları seviyorum.

Sonuç olarak, Murathan Mungan’ı tek bir kitapla yargılamamak gerektiğine inanıyorum. İlerleyen tarihlerde yazarın bir öykü kitabını da okumayı planlıyorum.

Son bir not: Metis Yayınları, yazarın kitaplaştırdığı bütün çalışmalarını bir külliyat olarak yayınlıyor.


995 km

Kitap Bilgileri:

Adı: 995 km
Yazar: Murathan Mungan
Sayfa Sayısı: 264
Boyut: 13 x 19,5 cm
Yayınevi: Metis Yayınları

Hiç yorum yok